Bu Blogda Ara

7 Ekim 2007 Pazar

KAYBETMESİNİ BİLMEK 7-12-2005

Aradan bir süre geçti artık ve daha sakin düşünebiliriz...
İş hayatınızda, aşk hayatınızda, sporda ve hayatın her safhasında kazanmak
tabii ki güzel, ancak her zaman kazanılmaz ki! Kazandığınız zaman sevindiğiniz gibi, kaybettiğiniz zaman da ONURUNUZ ile arkanızdan konuşturmadan, rezil olmadan kaybetmeyi bilmelisiniz.
Bu mücadeleler bir savaş değildir. Kazanmak için öldüremezsiniz, öldürmemelisiniz: kazanmanın da kuralları vardır. Ayni şekilde kaybettiğiniz de de bazı kurallara uymak durumundasınız. Tek başınıza yaşamıyorsunuz..
İsviçre engelini yenerek bile aşamadıysak sonunda ölüm mü var?.. En nihayeti bu Dünya Şampiyonasına katılamayacağız. Oldu bir kere. Zaten gitmek için netice de tüm rakiplerinizden daha üstün olmalısınız. Hem sporcu olarak, hem de insan olarak...

Onların hatası yok mu? Tabii ki vardır. Ancak maçlar Stadyumlarda başlar ve orada da biter. Uzatmanın, kin beslemenin, bunu yaymanın, acısını çıkartmayı düşünmenin kimseye yararı olamaz. Ancak kötülük tetiklenmiş olur. TV bantlarını izledikçe, haklı veya haksız aleni atılan tekme ve yumruklar insanı isyan ettiriyor. Spordan soğutuyor çoğumuzu!.

Unutmayın "keskin sirke küpüne zarardır". Motive edeyim derken insanların gözlerini döndürmemek lazım. Takımlarda kişilerin değil takımın akıbeti önemlidir. Netice bir veya bir kaç kişinin şanına şan katacaksa o işte bozuk giden bir durum var demektir. Getirildikleri yerleri hazmedemeyenlerin başarı özlemleri, ve sert karakterinden kaynaklanan korkunun oluşturduğu SİNİRSEL durumlar BULAŞICIDIR, tehlikelidir, görüldüğü gibi kontrolden çabuk çıkar. Ve cezasını hep beraber çekeriz maalesef...

Hiç yorum yok: