Bu Blogda Ara

30 Mart 2013 Cumartesi

TTF ve UTEM


TTF VE  UTEM  ile ilgili iyi bir yazı
http://www.yeniasir.com.tr/Spor/2013/03/30/utem-nefes-alacak

Dikkatle okunması ve iyi değerlendirilmesi gereken bir yazı.
Yine de resmi açıklamasını ve müjdesini  tüm detayları ile web sitesinde görebilme umuduyla iyi hafta sonları dilerim
Necdet Kestelli

http://www.yeniasir.com.tr/Spor/2013/03/30/utem-nefes-alacak

29 Mart 2013 Cuma

İPEK SOYLU

Dün akşam Sports TV'de genç sporcumuz İpek Soylu'yu  izledim. Kendine hakim, sakin ve akıllı.
Geçen hafta da Sevgili İzmirli kızım BAŞAK'ı, sevgili dostum Erol Eraydın'ın kızı BAŞAK'ı da izlemiştim... Sanki ikiz kardeşler gibi ... Başarıya odaklı gençler. Ayrıca güzellikleri de cabası
İkisi de nerede ve ne olduğunun, neleri başarabildiklerinin farkındalar. Hedefleri net. En güzeli ise tenisin bireysel bir spor olmasına rağmen başarılı bir profesyonellik için iyi bir ekip olmak gerektiğini anlamışlar. Anlattıklarından anladığım kadarıyla sporun dışında ancak dinlenebiliyorlar: bu yaşta bu özveri ve bu olgunluk. Gurur duydum.
Umarım WTA 'dada başarılı olur ve en tepelerde başarıdan başarıya koşarlar.
Kutluyor ve yollarının açık olmasını diliyorum
Necdet Kestelli
29 Mart 2013 - 06,25
İzmir

28 Mart 2013 Perşembe

HAYAL BU YA!

HAYAL ve KURGU.
Hayal kurmayı seven biri olarak yeni bir konu buldum: Tenis içinde tabii ki... Akıntıya kürek çeksek te!
Diyelim ki, maazallah sıkıyönetim tekrar geldi ve tüm STK'ları ve dolayısıyla dernek, VAKIF ve federasyonları da bir gecede kapattı. Olur ya! Hayal bu işte…
Kabus gibi de olsa...

Ve yine diyelim ki aradan 6 ay geçtikten sonra bazılarına tekrar faaliyete geçmeleri için izin verdi. Mümkün mü? Neden olmasın?
Fırsata bakın, örneğin Tenis Federasyonun yeniden canlanması için bir şans verilmiş. Buyurunuz beyin fırtınasına…
Bu durumda Siz ne yapardınız acaba?
  • Hayal bu ya, ben olsam her şeye sıfırdan başlatır,  tamir etmeye kalkılacağına, yenisinin yapılmasını önerir ve destek olurum. Daha iyi , daha hızlı ve daha kolay olur her halde…
  • Anlatayım… Hayal edince daha kolay oluyor. Önce, ilgili bakana gidilmelidir: Sayın Bakanım yaptınız bir hayır bari tam yapın... Spor kanununu, futbolu ayrı tutarak basit bir şekilde ama tüm açık kapıları kapatacak şekilde ve ciddi müeyyideler ilavesiyle yeniden yazdırın ve çıkartın meclisten... Denir!
  • Oradan çıkılır, sıkıla büzüle de olsa Sayın Milli Eğitim bakanına "tenisçi yıldızlar yetiştirmenin zorluklarını ve eğitim ile ikilemli ilişkisini" anlatmaya çalışılır. En azından kulağına su kaçmış olur.
  • Sonra ki durak Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü olmalıdır: Sayın Genel Müdüre
  • "şu meşhur çerçeve statüyü hadi bir tıraşlayıp yenileyin ve branşlara göre adapte edin" denmelidir.
  • Ve sonra da hep beraber neredeyse sıfırdan kurulacak (Vay be hayale bakın Siz)  federasyonun, bildiklerine inanılan  uzmanlar tarafından  tüzüğünün, yönetmeliklerinin ve  el kitabının yazılması başlar...  Görev, yetki ve sorumlulukları, olmazsa olmazları tespit edilir, müeyyideleri de ilave edildikten sonra  şeffaf bir şekilde camiaya açıklanır.  Beğenilirse!
Kurumsal bir yapı kurmak zordur ama olmazsa da olmazıdır konunun. Çünkü bu sayede, bu ve buna benzer kuruluşlar, kişilerin ve gurupların hakimiyetinden kurtulacakları gibi, her yönetim değişikliğinde taşlar yerinden oynamayacak, herkes yapacağını bilecek ve mevcudu geliştirmeye çalışacaktır.  Oturmuş kurum olunacaktır…
  • Ardından kulüp olmanın, yönetici olmanın, hoca olmanın, oyuncu olmanın, hakem olmanın, gönüllü çalışmanın, tenis ajanı olmanın ve de hatta ebeveyn olmanın şartlarını ve avantajlarını anlatılır, yazılı olarak ta ilgililerin ellerine verilir... Geceleri başuçlarında sindirsinler diye. :
  • Yenilik ve doğruluk bekleniyor ya… Önce ve yeni bir başlangıçta her şey kolay olduğu için miras kalmış tüm yazılı yönetmelikler askıya alınır... Bir süre için de olsa ligler,  klasmanlar, oyuncu puanları, turnuvalar, programlar,  şampiyonalar ve de tabii teniste transfer olayları da askıya alınır. 
  • Sırası gelmişken GSM’den kulüp sayıları ile onları temsil eden delege sayısı sınırlarının  kaldırılıp serbest bırakılmasını talep edilir.  Kurullar ve görevlileri de buzdolabına kaldırılır. Unutmadan da Uluslar arası sözleşmelere  bağlı olduğumuz beyan edilerek  dünya kortlarına çıkmaya başlamış tüm oyuncularımıza destek olunur. Sayın Bakan nasıl olsa maddi olarak bir miktar acil ihtiyacımızı karşılayacaktır.  
  • Geriye spor dernekleri ve tenisin doğru gelişmesinde en önemli ayak olan irili, ufaklı kulüpler kalır. Tabii ki kulüplerin de, kanunlara uygun olmaları şartıyla federasyona muhakkak tescil edilmeleri ve her sene de bu tescillerini yenilemeleri gerekir. Bundan vazgeçilemez, çünkü bunlar da uygulanacak  modern yönetim sisteminin bir parçası olacaktır.
  • Sıra delegeliğe geldi.  İşte çok küçültülmüş ve yepyeni bir bakanlık kontenjanının yanında diğer genel kurul delegelerinin seçilme şartları:  Birincisi, tescilli bir tenis kulübünün aidatları ödenmiş en az iki yıllık üyesi olmak. Diğeri ise tenisten ve her türlü tenis ile ticaretten hiç bir şekilde para kazanmıyor olmak.
  • Bunların gerekli her türlü resmi belgelerde onaylanmış olması şart olup sağlanmalıdır.
  • Tescilli Kulüplere de bazı uyarılar yapılmalı: 
1- Apolet takan yöneticilerden uzak durun.
2- Yönetimlere yeterli bilgilere sahip ve çalışmayı garanti eden kadın ve erkekleri alın diyeceğim.
3- En önemli şart ise oyuncu üyelerin LİSANS’lı olma zorunluluğunu.  Denenmiş ama yanlış uygulama ve bilgilendirmelerden dolayı benimsenmemiş ver sevdirilememiş, iyi anlatılamamış  bir uygulama… Ama gerekli. Çünkü bu konunun başı kulüpler olmalıdır ve bu sorunu  Federasyon adına ve Kanun gereği olarak performans yapan ve veteran olan tenisçi üyeleriyle ilk ağızda çözmeleri şarttır. Aslında korta müsabaka için giren her oyuncu lisanslı olmalıdır. Lisanslı olmanın avantajları çok iyi hazırlanıp, uygulanıp doğru anlatılmalıdır..  Bunun için öncelikle Lisans alma mecburiyetini bir para işi, gelir toplama işi olarak görmemek ve uygulamanın aslında bir yönetim biçimi, bir sistem  olduğunu anlamak ve kabul etmek gerekir.   Hayal bu ya…
  • Kulüpler arası dengenin ve huzurun en büyük unsuru, delege sisteminin başı, eşitliği sağlamanın yolu, kulüplerdeki kort sayısı, hoca sayısı yanında  "turnuvalara (# % 70) katılan - mücbir sebepler dışında W.O olmayan" FAAL lisanslı performans oyuncusu sayısından" geçer… Aslında sistem bu üçlünün bir nevi korelasyonundan doğar, sanıldığı ve uygulandığı gibi yapılan federasyon faaliyetlerinden değil. Kulüpler için Önemli olması gereken az veya çok tenis faaliyetleri içinde bulunmaktır. Federasyon da bu faaliyetleri kabul eder, onaylar, programlar, takip eder ve gözeterek kontrol eder… Ayrıca her kulübe hakiki seviyesine göre ayni ve maddi destek sağlar. O kadar!
  • Bütün bu bilgiler ışığında ve seviye olarak ta en az 1 kortu, 50’den az oyuncusu ve 5’ten az da hocası olan tüm tescilli kulüplere federasyon birer delege hakkı verir,
  • Birinci delegeden sonra kulüplere ilk ilave 30 lisanslı performans oyuncusu için bir delege daha ilave hakkı tanırım. İki delegeden sonra  3. delegeye  ilk hedef için en az 50 lisanslı oyuncu ile tesiste 5 kort ve 5 hoca ile çalışma şartı ile 4. Delege için ise en azından lisanslı performans oyuncu sayısının 100,  kort sayısının 6 ve hoca sayısının da 6 olmasını şartı koşarım. Her kulüp için de en fazla 4 delege sınırı konulur.
  • Köklü değişiklikler başarıya yelken açacak,  dondurulanlara da sıra gelir zamanla ...
  • Şimdi biraz da Sizler hayal kurun bakalım… Hem de vakit kaybetmeden.
Saygılarımla
İzmir - Şubat 2013