Bu Blogda Ara

15 Ocak 2009 Perşembe

UNİVERSİTE OYUNLARI 2005

“UNIVERSIADE 2005”’E BEŞ KALA
Dünya’nın peşinde koştuğu ÜNİVERSİTE OYUNLARI ayağımıza gelmiş ve bizler, maalesef hala farkında değiliz, uyukluyoruz. Evet, bu çok büyük bir fırsat; en iyi şekilde değerlendirebilmemiz için ise ancak iki ay kadar bir zamanımız kaldı…

10 gün boyunca İzmir’de 10.000 sporcu, yönetici, gazeteci ve binlerce seyirci… Binlerce turist…
10 gün boyunca oteller “full”…
10 gün boyunca gönüllüler ordusu, Olimpiyat köyü ile 33’ü yepyeni olan 61 tesis arasında büyük bir koordinasyon içinde mekik dokuyacak…
İzmir ve yakın civarı arı kovanı gibi rengarenk ve cıvıl cıvıl olacak…
170 ülkeden gelecek gençler sokaklarımızda neş’e saçacak…
10 gün boyunca dünya TV’leri UNIVERSIADE’ı dolayısı ile İzmir’i izleyecek, 10 gün boyunca dünya’da İzmir konuşulacak… Ege bölgesi konuşulacak … Türkiye konuşulacak…
Var mı daha ötesi?

UNIVERSIADE 2005 yönetiminin, hazırlattığı tanıtım filmlerini de çok beğendik…
Çok önemli bir para harcanmış…
Birçok yeni tesis kazandığımız gibi, eski tesislerimizde yenilenip modernleştirilmiş… Kutluyoruz. Ancak tabii ki asıl kutlamayı işin sonunda yapacağız tüm İzmirliler olarak…

Bu etkinliğin birçok boyutu var:
Uluslararası oluşu...
Ülkemize, İzmir’imize kazandırılmış olması…
Hazırlanışı…
Organizasyondaki başarısı…
Sporda elde edilecek başarı… (ki burada yetki ve sorumluluk tabii ki ilgili federasyonlar ve de üniversitelerimizdedir sanıyorum)
Tribünlerin 10 gün boyunca dolması veya doldurulması (ki bu da halkın motive edilmesinden geçer),
Bu büyük organizasyondan yüz akıyla çıkılması...

Ve nihayet oyunlar sonrasında ve hiç zaman kaybetmeden bu tesislerin asıl sahiplerine teslim edilip, sürekli ve verimli bir şekilde çalıştırılmasının sağlanması için programlı ve ciddi bir destek fonunun oluşturulması…

Evet, İzmirliler olarak hala bu işin büyüklüğünün ve ciddiyetinin bilincinde değiliz. Aslında organizasyonun içinde olanlar bile bunun farkında değiller... Söylüyorlar ama inanmadan sanıyorum...

Eğer, 23. Üniversite Oyunları (UNIVERSIADE 2005) başka bir batı ülkesinde yapılacak olsaydı, para bulunup harcandığına göre, bakınız neler olurdu!
- Bu işi önce basılı ve görüntülü MEDYA sahiplenirdi…
- Devamlı manşetlerle hatırlatma, uyarma ve açıklamalarla halkı bilgilendirirdi;
- Hiç olmazsa devlet kanalları o güzelim filimleri bol bol ve bedava olarak yayınlardı;
- Odalar, Meslek kuruluşları, Dernekler, Kulüpler, Masonlar, Lionslar, Rotariyenler, Sivil toplum örgütleri, Platformlar, Büyük şirketler, kendi aralarında toplanır, çalışma komiteleri kurar, bir nevi sivil seferberlik ilan eder, gazetelere bol bol destek beyanatları verirlerdi; Oyunlar Yönetiminden brifingler talep ederek üyelerini bilgilendirme ve uyandırma çabalarına girerler, kendi bünyelerinde ise çalışma gurupları kurarak, istedikleri kurum veya kuruluşlarla işbirliği içinde ciddi araştırmalar yapıp, yaptırdıktan sonra da somut ve pratik öneriler getirir, görevleri paylaşırlardı;
- Kanaat önderleri, karar vericiler, fikir babaları, spor yorumcuları, köşe yazarlarına da bu konunun önemini çok iyi anlatabilmek için fırsat yakalamış olurlardı...
- Gelişmeleri yakından takip ederek, yönetime yardımcı ve destek olmak üzere yapıcı eleştiri ve uyarılarda bulunurlardı;
- Firmalar, organizasyon komitesinden onay alarak UNIVERSIADE tişörtleri, şapkaları, hatıralıkları, hediyelikleri hazırlatır şimdiden piyasaya sürerlerdi;
- Ancak çok az günümüz kaldı… Ne yapılabilir ki artık...

“Universiade 2005” oyunlarının başlamasına bir ay kala...
Necdet Kestelli
11 Temmuz 2005

9 Ocak 2009 Cuma

AMAÇ

30 Eylül 2002
Yeni Asır gazetesinde çıkan ilk “Tenis Gündemi” yazım...Evet, gördüğünüz gibi İzmir’de son zamanlarda, ilk defa Tenis’e, Tenis Sporuna bir gazetede bu kadar yer ayrılıyor. “7’den 70’e spor” sloganının çok kullanıldığı ülkemizde bazı spor dalları doğal olarak önemsenir, bazıları ise önemsenmez. Bazıları medyatiktir, bazıları değil. Spor’un anası diyebileceğimiz atletizm bile ilgiden çok uzak. Var mı, yok mu her yerde boy boy, sayfa sayfa futbol...

Amacımız, Son zamanlarda Hülya AVŞAR ile, Kemal DERVİŞ ile gündemde sık sık yer bulan bu eski Tenis, dünya da oynanmaya başlamasının hemen ardından, bizde de 1900 ler de İstanbul da başlamış. Kralların, Zenginlerin sporu, pahalı spor olarak bilinen, özellikle 1985 yıllarından sonra TV ve sponsorlar sayesinde gösterdiği patlamadan sonra bugün artık ülkemizde çok yaygın ve sevilen bir spor. Medyanın ilgi göstermediği bu spor, aileleri tarafından yönlendirilen çocuklar, gençler ve her yaşta iş insanları tarafından yapılıyor. Kulüp sayıları arttı, hocalar çoğaldı ve federasyonumuzda yön vermeye başladı.
Kralların eğlenceli oyunu, beyaz ve temiz sporu, ülkemizde de 7’den 70’e genç, yaşlı, bayan erkek herkese tanıtmak ve sevdirmek, bu sporu layık olduğu ilgiye kavuşturmak, gençlerimizi dünya sıralamasında yer almaya özendirmektir.
Necdet Kestelli

GÜNÜN SÖZÜ


ÖNEMLİ OLAN
HER YENİLGİDEN DERS ÇIKARMAKTIR.
John Mc Enroe

Mete YAYLALI'nin başlattığı bu "GUNUN SÖZU"ne tesekkur olarak...
5.Ocak 2009
Necdet Kestelli

8 Ocak 2009 Perşembe

2009 SEZON BAŞI

TENİS’TE YENİ DÖNEM
Bayanlarda maalesef Henin artık yok. Sharapova’nın da ne yapacağı henüz belirsiz...Kortlar iki Amerika’lının yanında Rus’lara ve de Sırp’lara kaldı...
Buna karşılık erkeklerde geçen senenin Amerika Açık yarı finalisti, Dünya 4 numarası İskoçyalı Murray tenise çok renk katacak bir isim olarak öne çıkıyor. Nadal ve Federer’in geçen seneden kalma sakatlıkları ne durumda henüz bilmiyoruz. İkisinin de, gösteri de olsa, daha ilk turnuvaları Abu Dabi’de Murray’a yenilmiş olmaları ise enteresan...

Tenisi tüm büyük oyuncular gibi dünya seviyesinde yapan örnek sporcularımız İpek Şenoğlu ve İlhan Marsel Avustralya Açık için yollardalar.
İpek senenin ilk çiftler müsabakasında Auckland’da birinci turda maalesef kaybetti. Umarız geri kalan turnuvalarda çok daha iyi neticeler alır ve Melbourne’a daha formda katılır; Marsel’de yine karşısında Müller’i bulmaz.

Evet, sezon hızlı başladı: Yeter ki diğer oyuncularımızda yollara düşsünler ve de TV yayınları çoğalsın...
5 Ocak 2009
Necdet Kestelli

TENİSTE TRANSFERLER

TENİSÇİ TRANSFERİ!

Bizde çok şey futbola endeksli galiba! Evet, transfer dünyası futbol gibi atletizm, boks, judo sporcularından sonra şimdi de tenise, tenisçilere el attı. Biliyoruz, tüm dünyada, özellikle de kolektif takım oyunlarında büyük pazarlar oluşur ve de iyi sporcular daima transfer edilmek istenir. Bizde ise, en azından düne kadar bireysel sporlarda pek olmazdı. Olsa bile kimsenin ruhu duymazdı... Ama artık... olacak galiba...

Bağlı bulunduğu kulüpte büyük başarılara imza atıp dünyayı dört dönen Marsel İlhan başka bir kulübe transfer olmuş. İyi de Marsel şimdi kulüp değiştirse ne olur, değiştirmese ne olur? Yine dünyayı dört dönmeyecek mi? Yine kendisi için puan peşinde koşmayacak mı? Hele bireysel bir spor olan teniste...

Transfer edenin amacı “kulüplerarası tenis liginde takımına güç kazanıp şampiyon yapmaktan başka ne olabilir ki! Bu transfer, eğer doğruysa, Marsel’e, Marsel’in tenisine daha fazla ne katar acaba? Belki bir transfer ücreti, belki biraz aylığına zam, belki biraz daha fazla imkan, hepsi bu...

Bence tek bir doğru var: Marsel hangi kulüpte olursa olsun, O’nun her başarısı tenis dünyasında Özbek asıllı Türk oyuncu Marsel İlhan’ın başarısı olarak yerini alacaktır? Bir oyuncunun hangi kulübün oyuncusu olduğu tenis dünyasını ilgilendirir mi? Herkes oyuncunun ülkesine ve de hangi federasyona bağlı olduğuna bakar. Gerisi boştur maalesef...
Dolayısıyla kulüplerin bu yaklaşımı ne denli doğru, anlamakta güçlük çekiyorum.

7 Ocak 2009
Necdet Kestelli

6 Ocak 2009 Salı

TENİS, BAŞKA BİR GÜZELLİK...

TENİS, BAŞKA BİR GÜZELLİK…
Geçen Hafta unutulmayacak bir futbol maçı izledik: İngiltere ve Portekiz.. Ne tempoydu o öyle!!! Müthiş bir seyirci, bitmeyen bir heyecan ve mücadele…
Tenis’te ne bu tempoyu, ne de bu çılgın seyirciyi bulamazsınız. Tenis başkadır.

Futbol da bir FIGO frikikten gol atamayabilir, BECKHAM penaltı kaçırabilir, her zaman ki paslarını veya ortaları yapamayabilir. Velhasıl gününde değildir. Ancak takımı kazanır. İşte tenis’te bu olmaz. Tenisçi kazanmak için daima formda olmalıdır; yaptığı hataları kendisi telafi etmelidir tek başına. Ve bunun, her zaman mümkün olmadığını bile bile tek kişilik ordusu ile verdiği bu şavaştan galip çıkmalıdır. İşte tenis bu yüzden farklı, bu yüzden güzel…
30 Haziran 2004
Necdet Kestelli

SPORSUZ BİR DÜNYA OLABİLİR Mİ?

SPORUN BÜYÜSÜ
Sporun Büyüsü, tüm sporlarda karşılıklı saygı ve tolerans, kardeşlik ve dayanışma, sevinç ve üzüntünün iç içe olduğu, çoşku ile rakiplerin birbirleri ile yarışıp kucaklaşabilmelerindedir.

Güzelliklerin ve çeşitliliğin içinde katılıp kazanabilmenin çok önemli olduğu, kazananların başta ve önce rakip sporcular ve de tabii HERKES tarafından gönülden alkışlandığı bu büyünün hiç lekelenmemesini dilerim.

İnsanlık alemine verilebilecek SPORDAN daha etkili ve güzel bir BAŞARI, DOSTLUK ve BİRLİKTELİK dersi olabilir mi acaba?

Evet, SPORSUZ BİR DÜNYA DÜŞÜNEMİYORUM…
8 eylül 2004
necdet Kestelli

5 Ocak 2009 Pazartesi

OYUNCU

İpek ŞENOĞLU
Ben durmadan İpek’ten bahsettikçe bazı okurlarım-dostlarım bana sitem ediyorlardı: Yeter artık, başka kimse yok mu konuşulacak –anlatılacak diyorlardı? Benim cevabım ise hep ayni oluyordu: tabii ki var ve de her gün artarak çoğalıyorlar...Pemra, Çağla, Aslı, Ülker, Alp ve de diğerleri, ve de sırada olan bir çok henüz minik oyuncular.
Ancak İpek kızımızın büyük bir özelliği var: bu akımı ilk O başlattı, onlara hep O örnek oldu, ablalık etti, onlara hedeflerini O gösterdi...Wimbledon’a, Us Open’e katılan ilk Türk tenisçi olarak, çiftlerde de olsa, ilk 100 oyuncu arasına girerek...Daha ne olsun...Ve de hala görüldüğü gibi devam ediyor...Büyük özveriyle göğsümüzü kabartan başarılarına başarılar ilave ederekten.
Sağol İpek ve lütfen devam emi...
1.11.2006
Necdet Kestelli

TENİSÇİLER PEY YAŞLANMAZ, OLGUNLAŞIR:

YAŞLI MI? OLGUN MU?
Benim bildiğim tenisçiler pek kompleksli insanlar değillerdir. Ancak geçen hafta yayınlanan yazımda, kendimiz için yaşlı kelimesini kullandığım için şakayla karışık eleştirildim: yahu biz yaşlı mıyız? diyordu bazı 65 üstü oyuncularımız... Evet, bazı konularda fikir birliğine varılmış olması gereklidir diye düşünüyorum.

Örneğin Veteran bir yabancı kelimedir. Biz de de aynen kullanılır ama manası kimine göre ileri yaşlı, yaşlı, olgun, emektar, emekli sporcu anlamında kullanılır. Aslına bakarsanız yaşımıza göre yaşlıca, yaşantımıza göre de genç yaşlılar olarak anılmamız daha doğru olur sanıyorum. Senyörlük ise apayrı bir kavram: batılılar yenilerde öyle istemiş öyle olsun, bir itirazımız olmadığı gibi de aslında hoşumuza da gitmiyor değil. Mevcut asilliğimizi pekiştiriyor belki de...

Bütün bunları söylerken birden Antalya’da gördüğüm 75 üstü bayanlar ile 85 üstü tenis oynayan sırım gibi erkekler, maç yapan insanlar geldi gözümün önüne. Bereket Sevgili JOJO ağabeyimiz de oradaydı (maalesef kendisini 2008 de kaybettik) ve bunları zevkle izlemişti ve hayatta olsaydı  bana şahitlik ederdi. Kaldı ki onu da eşiyle birlikte Dünya Şampiyonasını izlemeye gitmesi için zorladığımızdan dolayı bizlere çok müteşekkir kalmıştı.

Aslında, malumunuz olduğu gibi yaş ve yaşlılık çok göreceli. Yeter ki biz içimizde ki yaşa göre yaşayabilelim ve de tenisimizi oynayabilelim tıpkı zamanında Jojo Almazlino’nun yaptığı gibi...
15.11.2006
Necdet Kestelli

4 Ocak 2009 Pazar

GELİP GEÇEN SENELER

AFERİN BANA
Elimizde yaşanmış bir sene var. Orada, burada gözden geçirilen, "bilançosu" çıkarılan bir 2008...
Hiç olmazsa yaşandığı için onore edilmeyi hak eden 365 adet gün... Bir arkadaş önerisiyle, geçen senelerden farklı olarak, 2008'i bir "AFERIN BANA" listesi çıkartarak kapatıyorum. Sizleri de ayni listeyi yapmaya davet etmek istedim.

2008 içinde belki hayatınızla ilgili verdiğiniz bir karardan, belki bir gün durup sessizce denizi izlemenizden, duygularınızı korkmadan kağıda dökmenizden, hasta olmuş bir yakınınıza tavuk suyuna çorba pişirmenizden, kendinize bir yuva kurmanızdan, o anda içinizden geldiği gibi hareket etmenizden, koyduğunuz hedefleri gerçekleştirmenizden, belki bunlardan, belki başka şeylerden ama mutlaka Sizlerde bir şeylerden “AFERİN”i hak ediyorsunuzdur.

Sırtınızı bu sefer de siz sıvazlayın, "Aferin bana!" deyin; Bir daha yaşayamayacağınız 2008 yılı o klişe resmiyle beli bükülmüş yaşlı adam olarak değil, karnesini almış zıplayarak yürüyen neşeli bir çocuk olarak ayrılsın aramızdan.
02.01.2008 –
O.Fikret Şahin’den

İZMİR'DE SPOR

İZMİR’DE SPOR’UN YERI

Sayın PRİŞTİNA dışında, İzmir’in geleceği üzerine kafa patlatan, fikir üretenlerden bir defacık olsun SPOR sözcüğünü duydunuz mu ? Ben pek hatırlamıyorum…

İklim elverişli, 4 üniversite vardı, şimdi 6 oldu, ve Spor denince hala sayfalar dolusu nerdeyse yalnız futbol ve yeni yeni biraz da basketbol. Futbolda da 1.ci ligde TEK bir temsilcimiz kalmadığı gibi maalesef dünya üçüncüsü olan milli takımımızda bir tek İzmirli oyuncumuz yok…
Bunlar İzmir Sporu için çözüm bekleyen büyük sorunlarımızdan belki de en önemlilerinden biri...

Artık İzmir olarak Olimpiyatlara soyunuyoruz, insanlar gelecek ama yerliler nerede? Ve yine yalnız futbol mu konuşulacak? Yine katılacağımız bütün dallarda sonlarda mı kalacağız ? Tamam, her branşta başarılı olalım demiyorum, ama Futbolumuzdan, Basketbolumuzdan ve Güreşimizden güç alıp yeni başarılar peşinde koşalım, birinci olmasak bile derecelere girelim, ismimiz duyulsun diyorum...

Evet, biraz daha derinlemesine düşünmenin zamanı çoktan geldi de geçiyor bile… Ve bunu hep beraber gerçekleştirmeliyiz Sporu dengeli olarak daima gündemde tutarak...

10.09.2003
Necdet Kestelli

TENİS AKADEMİLERİ

TENİS ve EĞİTİM:

Tenis için ilk ciddi eğitim çalışmaları yine özel sektörden geliyor:

Tenisi bilenlerden çok yönlü girişimler…Özel Akademiler…

Hepsinin çok başarılı olmalarını diliyorum…

Bizde karar vericiler maalesef hala çok yavaş ve biraz da ürkek: tüm dünyanın uyguladığı, tüm sporların, ana mektebinden üniversiteye kadar EĞİTİMLE İÇ İÇE olduğu, kendini ispat etmiş, geçerli sistemler var. Ancak bizde bir türlü hayata geçirilemiyor… Denemeler, pilot bölgeler... Ve sonra da dünya çapında sporcu çıksın, ATP’de ilk yüz oyuncu içinde Türkler de bulunsun isteniyor… Olmuyor işte… Olmadı da!.

Bir kaç sene öncesine kadar, Tenis Eğitimi dendiği zaman, başarılı dış ülkeler de ki okul, kamp ve stajların tersine, bizde - tabii çok zengin olduğumuz için herhalde - genelde yalnız özel derslerle bu işin yürüyebileceği düşünülmüş ve öğlede olmuş. Evet, 800 m2’lik kortlarda 1 oyuncu. Halbuki bir kortu ikiye bölün ve her bölüme 6 oyuncu koyun: iki hoca ile ayni alandan 12 kişi, ilave küçük filelerle 4 hoca koyun 24 kişi faydalansın, rekabet artsın, eğitim sosyal bir olaya dönüşsün… Fena mı olur dersiniz ? Yani tesis yok, kort yok denmesin!

Evet, ağabeylerinin yolundan gidip, hocalar da kendi aralarında birleşsinler. Gerekirse kulüplerinin öncülüğünde, ciddi, disiplinli, TTF ve Milli Eğitim sistemimiz tarafından tanınan özel Tenis okulları kursunlar, her semtte, her şehirde ve de Tenisteki patlamanın mimarı olsunlar...

11 Haziran 2003
Necdet Kestelli

1 Ocak 2009 Perşembe

TENİSİN İKİ DAHİSİ


Ne denebilir ki?
FEDERER /SHARAPOVA 2007 Sonunda
FEDERER ve NADAL ise 2008 sonunda

Başka var mı günümüz de? Tabii ki var da bunlar gibi değil tabii ki.

Sırası gelince, devri kapananların yerine sunacaklarımızda burada yer alacak.


2008 sonu

NK

HAYATIN TADI TORUNLARIN YERİ BAŞKA

HAYATIN GERÇEĞİ

Yeni yılla beraber bizlerde yaşlanıyoruz.


Kimimiz emeklemeğe başlarken, kimilerimiz de yatalak olarak hayata tutunmaya devam ediyor... Diğerleri ise her saniye hayatlarından bir saniye kaybediyor...

Yaşıyoruz, her gün bir yere daha yaklaşarak...herkes gibi...

Önemli olan galiba arkamızdan gelen çocuklar, aileleri, çocukların çocukları torunlarımız...

İşte benimkiler:
Ela 26 Ağustos 2005 İstanbul
Leyla 10 Mayıs 2008 New York


Gözlerimiz başka bir şey görmüyor ki! Değmez mi?

01.01.2009
Necdeet Kestelli

YENİ BİR YIL DAHA

YENİ Mİ?

Yeni Yılımız 2009 yılına girdik hayırlısıyla...
Zaten her yeni seneye hep böyle dileklerle başlanır değil mi?

Evet, ama bu sene çok şey farklı sanki!
Büyük bir mali kriz dünyayı etkisi altına alırken...
Hala Van’da çocuklar okula karda kışta ayakkabısız çıplak ayaklarıyla giderken...
İsrail’in Gazze’yi bombardımanı aralıksız ve kimseleri takmadan devam ederken...
İşsizler ordusu büyüyüp giderken...
Artan iflaslar ve bulanıma girip intihar edenler çoğalırken...
Ve yarını açık seçik göremezken...
Bir tek umuda bel bağlamışken...
Her şey eskisi gibi olabilir mi hiç?

Evet, 2008 de gitti. Tıpkı gidip de geri dönmeyen, bir daha yaşanma şansı olmayan tüm diğer yeni yıllar gibi...
Sıra tabii ki 2009‘a, sonra da 2010’a gelecek... Ve bu düzen devam edecek belki sonsuza kadar...
Her harcanan saniye bir daha geri gelmeyecek, bizleri ve hayatımızı takip etmesi güç bir hızla tüketmeye devam edecek...
Bizler de umutla ve inatla her yeniyi gittikçe tükenerek tüketmeye devam edeceğiz.

01.01.2009
İzmir
Necdet Kestelli

YENİ YILDA TENİSE BAŞLAYALIM: NEDEN OLMASIN ?

YENİ YIL ve TENİS

Yılbaşı Yaklaşırken, Yeni Yıl İçin Yeni Kararlar Aşamasındayken Sizlere seslenmek istiyorum. Bir düşünün lütfen...

Herkese:
Spor için, Tenis için, mutluluğunuz için önce ve muhakkak kendinize günde bir saat ayırınız.
Vaktim yok, işim çok gibi bahanelere yüz vermeyin.
Gün içinde şu veya bu şekilde kaybettiğiniz dakikaları düşünürseniz size bir saatten fazla bile kalır. Ve bu sürede gönlünüz ne istiyorsa yapabilir, tenis bile oynayabilirsiniz.
Yeter ki kendinizi biraz zorlayınız…

Arada bir, akıllarına geldikçe oynayanlara:
Anlaşılan bu oyun size yeterince zevk vermiyor, belki de vuruşlarınızdan memnun değilsiniz. Hemen kendinizi bir kulübe atın; kısa kurslara katılın veya bir kaç seans için özel bir hoca tutarak doğru vuruşları öğrenin. Bakın yaklaşımınız ne kadar değişecek.
Tenis dışarıdan görüldüğü gibi kolay bir spor değildir. Tenis süreklilik ister, arada sırada ile ne oynayacak oyuncu bulabilirsiniz, ne de tabii ki zevk alabilirsiniz. Biraz özveri ve programlı çalışma şarttır…

Ellerine raket almamışlara:
Yarından tezi yok hemen tenis için girişimlere başlayın, hem de ailecek lütfen. Yepyeni ve pişman olmayacağınız bir yaşam sizi bekliyor. Sizin cesaretiniz yoksa götürün, çocuğunuz bu güzelliklere kavuşsun; bırakın hanımınız boş zamanlarını kortlarda değerlendirsin… Bir gün sıra size de gelecektir... Muhakkak!

01.01.2009

Necdet Kestelli