Bu Blogda Ara

29 Kasım 2009 Pazar

TENİS (TEKNİK)

BASİT HATA (TENİS'TE)
Hani neredeyse bütün maç anlatan ve yorum yapanların kullandığı, çok değerli bir istatistik bilgi olan, hani İngilizcesi “unforced errors”; Fransızcası “fautes directes” olan, bizde de nedense “basit hata” olarak kullanılan terim var ya… İşte ben bu terimi her duyuşumda irkilmişimdir.

Kelime manasına bakarsak “unforced errors” , zorlanmadan yapılan hatalar anlamındadır; Fransızcasını da “doğrudan yapılan hatalar” olarak çevirebilirsiniz. Bu durumda zorlanmadan yapılan hatalar veya doğrudan yapılan hataların hepsi, orada bu işle bilgisayar başında ki görevli öyle yorumlayıp yazdı diye basit hata olarak mı algılanmalıdır? Dilimize yapıştı diye hiç mi sorgulamayalım?

YENİ BİR TERMİNOLOJİ GEREKİR
Evet, bir hata yapılmış, kolay bir pozisyonda vurulan top fileye veya auta atılmıştır ama bu vuruş hiç baskı ve zorlanma görmeden yapılmış olsa da muhakkak ki puan alabilmek için yapılmış sert veya hassas bir vuruştur.
O vuruş, vuranın kendi düşüncesi doğrultusunda, kendi isteği ve insiyatifi ile yapılmış ve yalnız o puanı almak için yapılmıştır. Ama her zaman top içeri ve gereken yere düşmez maalesef, çok istense de…
Her puan istendiği gibi alınabilseydi, hatalar oyunu tenis, tenis olur muydu acaba? Umarım yakında bu durumları da dikkate alan yeni bir terminoloji yaratılır.
Necdet Kestelli, Kasım 2009

28 Kasım 2009 Cumartesi

FEDERASYON SEÇİMLERİ

ANKARA ÖĞRETMEN EVİ
FEDERASYON SEÇİMLERİ 15 Kasım 2009 PAZAR  GÜNÜ
Adaylar ve Tenis Medya Mensupları
BİR İLK!

TENİS EĞİTİMİ

TENİS EĞİTİMİ ve CİDDİYET
Tenis eğitimi, her yerde, tek kortu olan sitelerde bile her isteyene verilebilmektedir. Verilebilmekte de acaba bu konu yeteri kadar ciddiye alınıyor mu?
İşte öğrenci velilerinin en çok dikkat ettiği konular ve izlenimleri:
Tenis kurslarında ve takım oyuncularının çalışmalarında
• Kortlar maalesef çok bakımsız, pis, yer yer çatlak ve çökük, boyaları parlak. kaygan ve kısmen bozulmuş; sakatlıklara neden olabiliyor,
• Bazı hocalar çok ilgisiz, saat doldurmaya bakıyorlar;
• Kurslar çok kalabalık: 45 dakika içinde bir talebeye 4-5 defa vuruş fırsatı geliyor;
Doğrudur: benzer yakınmalar hemen hemen her kulüpten gelmektedir.
Evet, çaresi çok basit gibi görünmesine rağmen maalesef, tenis şubesini ve tenis eğitimini sadece gelir getirici bir unsur olarak gören ve bu gelirleri kulübün diğer şube veya genel ihtiyaçları için kullanmayı adet edinmiş, kulüplerde katiyen bu konulara ehemmiyet verilmiyor anlaşılan.

Federasyonumuz ciddi bir şekilde eğilerek ve hiç vakit kaybetmeden tenis sporunda ders ve kurslar açıp eğitim verebilmenin de kaidelerini belirlemelidir. Tabii sonradan da ciddi bir şekilde takip etmek kaydıyla…
Necder Kestelli 2 Eylül 2009

MEDENİYET

Temiz ve bakımlı sokaklar, her adımda temiz çöp kutuları, koruma altına alınmış ağaç dipleri, izmaritsiz düzgün kaldırımlar, geniş ve bol yaya geçitleri, saygılı şoförler, kornasız bir trafik, modern ve bol otopark yerleri, kurallara uyan - özür dilemesini bilen telaşlıda olsa saygılı insanlar, kokmayan lagar ağızları, bakımlı parklar ve istirahat bankoları...Etrafımızda, yaşantımızda hep aradıklarımız değil mi? İşte galiba en basit şekliyle medeniyet.
11.04 .2008

TENİSTE TARİH YAZMAK

“İLK” KELİMESİ HER ZAMAN TEHLİKELİDİR
Ancak maalesef pek de derine inilmeden çok sık kullanılmaktadır.
Tenis tarihimizde Nazmi Bari'den sonra Grand Slam turnuvasında teklerde ana tabloda yer alan ikinci, ilk turu geçen ilk ve tek Türk ise, dünyanın en iyi 200 tenisçisi arasında bulunan 22 yaşındaki Marsel İlhan (Atp 170) oldu ve adını Türk spor tarihine altın harflerle yazdırdı. İşte yine bir “ilk”...
Çiftlerde ise, İpek Şenoğlu bu başarıyı defalarca elde etmişti.
Son zamanlarda çok yazılıp çizildiği için ufak ama önemli bir ayrıntının açıklığa çıkması gerek. Nazmi Ağabeyin US OPEN'den önce, 1968 yılında davetli olarak New York Forest Hills Kriket Kulübünde katıldığı senelerde ÜLKE KONTENJANLARI vardı ve Nazmi abide o sayede o turnuvaya katılmıştı. Aynı turnuvanın Junior katagorisine de Türkiye Junior şampiyonu olarak Tahsin Gürsoy katılmış ve her ikisi de ülke birincileri kontenjanından birinci turu oynamıştır. Doğruyu bilmekte daima fayda vardır.
Teşekkürler Mete, Teşekkürler Beyazıt Anbar.
İzmir 5 Eylül 2009

ARDA'YA YAZIK OLACAK

ARDA'YA YAZIK EDİLİYOR...

Arda muhteşem bir oyuncu, belki de bir futbol dehası. Ama ne var ki daha henüz 22 yaşında.
Takımın en iyi oyuncusu olduğu için O'nu kaptan mı yapmak gerek? Kaldırabilir mi bu yükü?
Tabii ki hayır. Gözlerimizle görüyor ve izliyoruz.

Bir an önce yanlıştan dönülse bari de çocuğa yazık edilmesin.
Necdet Kestelli
27 Kasım 2009 İzmir

10 Kasım 2009 Salı

YENİ FEDERASYON BAŞKANI

05-Kasım-2008 Çarşamba

Kumova'dan sonra Polat

Bilirsiniz seçimler dedikodularla başlar, dedikodularla devam eder. Ancak, Tenis Federasyonu seçimleri, belki de ilk defa olarak, hepsi tanınan, sevilen ve özverili 3 aday ve ekipleri arasında  medeni bir rekabet içinde Ankara'da gerçekleşti. Seçimler sonunda sandıklardan Mesut Polat Tenis Federasyonu'nun yeni başkanı olarak çıktı. Kendisini ve ekibini kutlar, başarılar dileriz.

Ancak bu büyük yarış hep söylediğimiz gibi bir çok yanlışı da su üstüne çıkardı. Öncelikle;
1- Kanunlara ve özerk statüye bağlı olarak hazırlanmış seçim sistemi;
2- Delege sistemi;
3- Federasyonun faaliyetlerine katılımına dayalı olarak kulüplere tanınan
delege sayısının belirlenmesi;
4- Delegelerin atanması;

Bana göre delegeler kulüplerinin veya kurumlarının kararlarını uygulamak üzere tanmış yetkili temsilcilerdir. Bu temsilciler umarız  bundan sonra yukarıda ki ana konuların tekrar ve acilen ele alınmasını, güncellenip şeffaflaştırılmasını yeni yönetimden istemelidirler. Yeni yönetimin ilk icraatları bunlar olmalıdır. 

İnsanlarımızın beklentileri o kadar farklı ki! Seçimler biter ancak
dedikodular hiç bitmez dedik... Bu bakımdan rekabetten kaynaklanan
dedikoduların var olması ve devam etmesi fikirlerin, görüşlerin,
yanlışların, eksikliklerin, takip edilmesi gereken projelerin olduğunu
gösterir. Aslında geçmişten de ders almış olması gereken, geçen dönemin
Asbaşkanı Polat ve az da olsa yenilenmiş yeni yönetim, son derece yapıcı bu bulgularla dostluk ve samimiyet içinde, gocunmadan, fikir alış verişini geliştirerek, hatta konuları daha geniş platformlara taşıyarak istifade edebilmeli.
Arzumuz tek kelimeyle tenisin önünün açılması, iyi ve hızlı bir çıkışın yakalanması ve ciddi bir yola girerek gelişmesi... Hayal görmeden tabii...
10 Kasım 2009
Necdet Kestelli

FEDERASYON

29-Ekim-2008 Çarşamba


*Başkanı seçerken

1 Kasım'da Ankara'da yapılacak Tenis Federasyonu kongresinde 3 aday
gurubun(son dakikada birleşme olmazsa) katılacağı anlaşılıyor. Çok adayın
olması demokrasinin bir gereği gibi görünüyorsa da, aslında bunun daha çok
bir değişim ve ihtiyaçtan kaynaklandığı anlaşılıyor.
Kulüplerin oy karşılığı baskıları ve talepleri neticesinde aday gurupların istedikleri gibi gurup
kuramamış olduklarını duyuyoruz. Buna rağmen adaylar bu sefer özel ve kişisel WEB siteleri kurup, halkla ilişkiler teknikleri ve iletişim guruplarını kullanarak modern dünyanın iletişim olanaklarından fazlasıyla yararlanmışlar.
Fakat her birinin söylemlerinde kullandıkları kelimeler dışında çok büyük bir farklılıkları maalesef yok.
Tersine büyük benzerlik var. Ancak tenis dünyamızı dikkate almadan ve daha çok oy toplamaya yönelik hazırlanmış vaatlerle bezenmiş bu sunumlar, oy kullanma hakkı olmayan kulüp
ve kişileri tatmin etmekten çok uzak.
Sorunların çözümleri, nasılları ise tamamen es geçilmiş maalesef. Delegeler konunun önemini idrak etmiş olarak, oylarını aklıselim ve hiç bir tesir altında kalmadan Türk tenisi için en
doğru gördükleri adaya verdikleri takdirde görevlerini yapmış ve Türk
tenisine hakikaten katkıda bulunmuş olacaklardır. Ancak umarız seçilen
gurup, baskılar ve stresten kurtulup gereken her şeyi en iyi şekilde acilen
yapar.
Ayrıca
Delege masraflarına gelince
Bütçesi çok küçük olan Tenis Federasyonu, oy kullanmak üzere Ankara'ya
gelecek 200 kadar delegenin her birine masrafları karşılığı 150'şer YTL
ödeyecek, yani 30.000 YTL. Boşa giden bir para.
Halbuki bu para iyi bir tenisçinin neredeyse 5-6 aylık ihtiyacını karşılar. Fena mı olur?
Bu doğru bir yanlışı daha ortaya koyuyor. Kulüp yönetimleri, ister bir
oyları, isterse de on bir oyları olsun, alacakları bir karar ile bir kişiyi
belli bir guruba ve sayıda oy kullanmak üzere yetkilendirip Ankara'ya
gönderseler diyorum. Hem sürat, hem ekonomi olmaz mı? Ne dersiniz? Hele hele
bu devirde...
10 Kasım 2009
Necdet Kestelli

FEDERASYON

22-Ekim-2008 Çarşamba


Hodri meydan


Tenis Federasyonu Başkanlığı ve yönetimine aday olan herkeste bol cephane
varmış meğerse... Evet, beklenen silahlar çekildi ve kuru sıkıların bini bir
paraya gidiyor... Kim kazanırsa kazansın, yeter ki bu mücadeleden tenis
karlı çıkar.
Ancak seçim sisteminin düzeni, uygulamaları çok yanlış, tıpkı politikada
olduğu gibi... Seçim sistemimiz değiştirilemiyor bir türlü. Aslında bu
kanayan bir yara ve yeni başkanın ne yapıp yapıp bu konuya el atması lazım.
Şöyle ki: Türkiye'de mevcut 141 tenis kulübünün 70'i federasyonun
faaliyetlerine katıldıkları için katkılarına göre objektif dense de bence
biraz politik olarak 1 ila 11 arasında değişen oy hakkı elde ediyor. Buna
karşılık geri kalan 71 kulüpte oynanan oyun tenis değil, oyuncular tenisçi
değil, yapılan turnuvalar sanal, oralarda ders veren hocalar tenis
öğretmeyip film çeviriyorlar sanki. Tüm tenis faaliyetlerinden sorumlu olup
hepsini idare ettiğini iddia eden federasyonun, belki kendisinden
kaynaklanmayan bu tutumunu anlayabilmek mümkün değil. Bu çelişkiyi özerk
tüzüğünü hazırlarken bile fark edip düzeltmeleri gerekmez miydi?
Ben inanıyorum ki bu oy kullanamayan kulüplerde, veteran olsun, genç olsun,
çocuk olsun, oy kullananlardakinden çok daha fazla kayıtlı tenis oynayan üye
bulunmakta. Ve bunların delegesi olmadıkları için dikkate bile alınmıyorlar.
İşte çelişki... Tabii daha buna benzer neler var düzeltilecek değil mi? Ama
daha çok bekleriz herhalde!
10 Kasım 2009

FEDERASYON

01-Ekim-2008 Çarşamba

Yeni gelecek patrondan beklentilerimiz

Tenis Federasyonu Başkanlığı'na talip olan adaylarımızdan yalnızca tenisi düşünmelerini ve görevleri süresince herkesle uyum ve işbirliği içinde olmalarını, tenisi yaşatmalarını, tenisimizi
geliştirmelerini istiyoruz.
Umarız 4 yıl için seçilecek yeni başkan ve yönetimi ülkemize hayırlı olur. Türk Tenisi de yalnız İpek Şenoğlu, Perma Özgen ve Özbek asıllı Marsel İlhan'ın uluslar arası başarılarıyla yetinmez,
ümit vermekte olan gençlerimiz çığ gibi büyür, ATP ve WTA yolunda hızla
ilerler.
Dileriz ülkemizde ve özellikle İzmir'deki yeni tesislerimiz de giderek büyüyecek olan uluslar arası turnuvalar artarak devam eder.
Daha önce de yazmıştım: Her hangi gönüllü kuruluşa başkan olmak için para,
daha doğrusu parasal güç önemli mi? Tabii ki hayır. Ben buna hiç inanmadım;
bu gün de inanmıyorum. Gerçi parasız hiçbir şeyin olmadığını biliyoruz ama
parayı bulmak ve yaratmakta yöneticilerin ana ve asli görevlerinden biri
değil mi?
Ancak gönüllü olarak çalışılan tenis federasyonunu yönetmek için
paranın yanında çok daha önemli konuların olduğuna inanıyorum. Örneğin bilgi
ve tecrübe başta olmak üzere büyük zaman.
Evet, bu üçü olduktan sonra da "ne yapacağını, ne istediğini bilmek;
uygulanabilir, hatta uçuk projeleri, hedefleri, politikaları peşinen ve net
bir şekilde ortaya koyabilmek; o hedeflere ulaşmak için gerekli, bilgili,
güvenilir, çalışabilecek ve uyumlu ekibi bir araya getirebilmek; dostluktan
ziyade hizmet bilinci ile hareket edebilmek; yetki ve görevleri
paylaşabilmek; dostluk, samimiyet, disiplin ve otorite içinde herkese sıcak
ve eşit mesafede bulunabilmek; devlet ve sponsorlar olmak üzere herkesle iyi
geçinmek; hizmet edilen kurumun imajını da güçlendirerek onu -ekol- haline
getirebilmek ve bütün bunları en iyi şekilde başta medya kurumlarına ve
televizyon kanallarına pazarlayarak yapmanın" paradan çok daha önemli
olduğunu düşünüyorum.
Necdet Kestelli
10 Kasım 2009

TENİSİN ÖNEMİ

08-Ekim-2008 Çarşamba Yeni Asır
Tenis bizler için önemli
Seçimlere topu topu 22 gün kalmışken henüz 3 başkan adayından birinden ses
geldi. O da biraz cılız ve cızırtılı. Diğerlerinden henüz çıt yok. Biz
tenis severler seçemeyeceğiz ama (maalesef ülkemizde tenis severlerin böyle
bir hakkı yok!) çok sevdiğimiz bu sporun müstakbel patronlarından özellikle
ekip ve programları hakkında bilgileri heyecanla bekliyoruz. Başkanlar için
olmayabilir ama tenis bizler için çok çok önemli.

Çünkü bizler tenis oynamak istiyoruz. Bizler kendimiz için, çocuklarımız
için, torunlarımız için tesis istiyoruz. Sıra beklemeyeceğimiz kaliteli ve
bakımlı kortlar istiyoruz. İyi hocalar, hoca yetiştiren okullar, akademiler
istiyoruz. Ülkemizde yetişmiş genç ve büyük tenisçilerimizin dünya
arenasında isim yapmalarını, bayrağımızı gönderlere çektirmelerini
istiyoruz. Wimbledon'da, Roland Garros'da, Avustralya'da, ABD Açık'ta
oyuncularımızı izlemek istiyoruz. Davis Cup'ta hiç olmazsa Avrupa-Afrika
birinci gurubunda mücadele edilmesini istiyoruz. Bu efendi sporunun eğitim
sistemimiz içine girmesini istiyoruz. Tenisin, çok büyük bir iddia gibi
görünse de, halkımızın yaşam tarz ve anlayışını ne kadar değiştireceğini
bilerek, oralarda ki genç yeteneklerin keşfedilip teşvik edilmeleri için
yurdun birçok yerinde oynanmasını, görülüp, bilinip, sevilmesini istiyoruz.
Ve de tabii genç yeteneklerimize destek istiyoruz.

Ve bütün bunlar için ve her şeyin başında işini bilen, özverili, dürüst,
samimi, güvenilir, herkes tarafından sevilen, sayılan, federasyonu bir iş
adamı gibi yönetecek vizyon sahibi bir federasyon başkanı istiyoruz.
Karşımızda uyumlu, bilgili, herkese eşit mesafede bulunabilecek, tenisin özünü anlamış ve tüm
kurallarını bilen ve uygulatabilecek ileri görüşlü bir ekip istiyoruz.

Seçim öncesi ve sonrası daima doğruyu görmek, duymak ve okumak istiyoruz. Çok şey
mi istiyoruz acaba?
10 Kasım 2009
Necdet Kestelli

3 Kasım 2009 Salı

FEDERASYON SEÇİMLERİ

FEDERASYON SEÇİMLERİ
Tenis de puan almak için yapılan riskli vuruşlar filede kalır veya auta giderse yalnızca belki de oyuncu çok önemli bir puan kaybeder ama seçimlerde yapılacak basitte olsa her hangi bir hatanın acısı ve zararları yıllar boyu, hem de herkes tarafından çekilecektir.
Ok yaydan çıktığına, delegeler ilan edildiğine ve 7 Kasımda da fiilen ve alışılmış şekliyle seçimler yapılacağına göre bize ancak adaylara başarı dilemek düşer.

Evet, iki aday var: kim olabilir?
Her halde daha fazla taviz veren Başkan adayı, Başkan olacak.
Şimdiden kutlarız.
Ancak o gün gelince yine de sormak isteyeceğimiz sorularımız olacak.
Evet, Başkan oldunuz: Peki ekibinizi nasıl kurdunuz?
Ekibiniz, kısmen de olsa Size oy vermeği taahhüt eden kulüplerin alakalı, alakasız delegelerinin çeşitli baskıları altında kurulmadı mı?
Aslında oy verip vermeyeceklerini de, ikili oynayıp oynamadıklarını da hiçbir zaman öğrenemeyeceğinize rağmen, onların istemediklerini üzülerek de olsa ekibinize almadığınız gibi, onlardan kimisinin kulüplerine para, kimisinin turnuva, kimisinin de federasyon içinde bir veya iki üyelik gibi taleplerinden bazılarını, size zül da gelse de yerine getirdiniz değil mi?

Bu durumda bu garip ekibi nasıl kontrol edebileceksiniz?
Orada neler yapabileceksiniz?
Verdiğiniz tavizlerden sonra Sizin tenis aşkınıza, güzel projelerinize kim inanabilecek?
Tenis bu işin neresinde?
 Ekim 2009
Necdet Kestelli


Necdet Kestelli

YILLANMIŞ BAŞKANLIKLAR

GÜNÜN SÖZÜ
Sormuşlar…
Kim 15 sene başkanlık yapmak ister?
On dört sene başkanlık yapmış olan…

Ekim 2009

MUTLULUK NE KADAR DA KOLAY



MUTLULUĞUN RESMİ DEĞİL Mİ?