Bu Blogda Ara

23 Ekim 2011 Pazar

TAKIMLAR ARASI VETERAN DÜNYA ŞAMPİYONASI - 2011- Manavgat

VETERANLAR DÜNYA ŞAMPİYONASINDA
Dünya’nın dört bir tarafından gelmiş kadınlı - erkekli yüzlerce tenisçi bir hafta boyunca Manavgat’ta CLUBALIBEY tenis merkezinde 11 değişik yaş grubunda dünya takım şampiyonlarını belirlemek üzere mücadele ettiler. Yağmurlar organizasyonu biraz aksattıysa da her şey yolunda gitti ve turnuva zamanında tamamlandı. Hakemlerimiz, kort görevlileri muhteşem çalıştı. Herkesin her derdine çare oldular. Alkışlanmaları gerek sanıyorum…

Dostlukla taçlanan müsabakalar tüm sporlara “fair play” örneği olabilecek şekilde problemsiz tamamlandı. Etrafta yalnız alkış sesleri vardı. Karşılıklı saygı ise doruktaydı. Federasyon Başkanımızın da onurlandırdığı açılış seremonisi ve 1.100 kişinin katıldığı oyuncu gecesi etkinlikleri ise tek kelime ile şık ve muhteşemdi. Burada CLUBALIBEY’in genel koordinatörü Ahmet Kolukısa’yı da özellikle tebrik etmek gerekir.

147 takımın fiilen katıldığı bu turnuva sırasında İTF’nin iletişim elemanları ve bir iki amatörün dışında hiçbir medya mensubu ortalıkta olmadığı gibi, ne bir ulusal, ne de bir yerel gazetede, ne de TTF WEB sitesinde hiçbir haber çıkmadı. Ama İTF WEB sayfasında ise her şey anında duyuruldu, resimlendi… Maalesef bu durum biz Türk takımlarını çok üzdü.

Veteranlar olarak bizlerin Türkiye’de sevilmediğimizi biliyoruz ama inanın bütün dünya seviyor veteranları. Aslında bu veteran şampiyonası başlı başına muhteşem bir sosyal ve sportif organizasyon. Ancak maalesef bazılarının düşündüğü gibi katiyen bir tatil veya bir eğlence değil. Bunu anlamak için maçlarda yaşanan çekişmeyi ve mücadeleyi görmek lazım.
Bu turnuvanın diğer bir özelliği de bu sene ilk defa 85 + erkek ve 80 + kadınlarda katılıyordu.

TÜRK VETERANLARI
Beğenilmeseler de milli olmuş kadınlarımız 60-65-70 yaş gruplarında, milli erkeklerimiz ise 60-65-70-75 yaş gruplarında toplam da 26 kişi olarak müsabakalara katıldılar. Her geçen yıl az da olsa ilerleme gösteren Süper senyör oyuncularımız bu sene harikalar yarattı. Başarı önemlidir, belki bu sayede veteranlara bakışlar da bundan sonra değişmeye başlar. En azından umuyorum...
Bu sene ilk defa 70+ ve 60+ takımlarımız, ilk günden rakiplerini yenerek, her zaman yer aldıkları üçüncüler grubunda değil, ikinciler grubunda yer aldı. Bununla da yetinmeyip ilerleyen günlerde birer ülkeyi daha yenerek büyük bir sıçrama kaydettiler. 70 üstü yaş gurubunda mücadele eden İstanbul’dan Tuncer Aksoy ve Kıvan İpekar, Antalya’dan Sami Bayraktar, İzmir’den de ben Necdet Kestelli 12 maçın 5’i kazanarak 20 takım arasında 10’cu olduk. Hem de son maçta sakatlıklarımızdan dolayı hükmen kaybetmemize rağmen…
60 üstü yaş gurubunda mücadele eden İstanbul’dan Hikmet Altuğlu, Yusuf Kocabaş, Nejat Müldür, Faik Ömer Ersoy çok güzel mücadelelerden sonra ve de son maçı hükmen kazanarak 24 ülke arasında 11’ci oldular.
65 üstü takımımızı oluşturan M. Şen Balkaner, Turgut Karacaoğlu,
Hakkı Erkan ve Demir Ataş’ta çok iyi maçlar çıkarmalarına rağmen güçlü
rakipleri karşısında tutunamadılar.
Ural Yarkın, M. Kaya Karamehmet, İsmail Serim ve Ziya Işıküstün’den oluşan
75 üstü takımımızda bir ülkeyi eleme başarısını gösterdi.

Kadınlarımız da maalesef çoğu tenis hocası olan oyunculara fazla direnemediler ve son sıralarda kaldılar.
Bu bir takım mücadelesi olduğu için takım oyuncularını özellikle ayırmak istemiyorum. Oynayan oynadı, diğerleri kaptanlık etti ve maçlar sırasında çırpındılar, desteklediler. Hepsi başarılıydı.
19 Ekim 2011
Necdet Kestelli

11 Mayıs 2011 Çarşamba

TENİS ve BÜYÜK KULÜPLER

ÜÇ BÜYÜKLER’DE TENİS
Bu öneri Tenis Federasyonu Başkanı Sayın Ayda ULUÇ’un önerisiydi. Ben ise son günlere kadar hep bu düşüncenin karşısındaydım. Futbol o kadar önemli ki “tenis bu gücün altında başını dahi kaldıramaz” diyordum kendi kendime…

Ancak, teniste o kadar değişik oluşumlarla karşı karşıya kalıyoruz ki, “onların altında ezilmektense gücünü gösterebilecek büyüklere ezilelim daha iyi” diye düşünüyorum artık. Aslında her tenis severin düşünmesi gerek bir konu galiba!… Değil mi?
11 Mayıs 2011
Necdet Kestelli

GALATASARAY ve TENİS


GALATASARAY ve TENİS
Okullu bir Galatasaraylı ve talebeliğimde okulun tenis kaptanlığını üstlenmiş olmam dolayısıyla seçimlere az kala kulübümüzde ki gelişmeleri yakından takip etmek durumundayım. Değerli Başkan adaylarımız var… Ekipleri de bir o kadar değerli. Son günlerde elimize geçen seçim programlarının ümit dolu ve heyecan verici olduğunu rahatlıkla ifade edebilirim.
Sunulanlar arasında benim için çok önemli bir proje var:  GS tenis branşının açılması. 100 yıldır okulun kortunda tenis oynanırken, kulübün, spora efendiliği aşılayabilecek bu spor branşı ile nedense hiç ilgisi olmamış. İlgi, tabii ki hepimizin bildiği malum branşlarda.  Bakınız rekabet nelere kadir oluyor: Reformcu başkan adayları artık tenisi seçim bildirgelerine bile koyuyorlar. Tenis Fenerbahçe’de de var, İzmir Karşıyaka’da da, Buca Spor’da da… Ama futbolun yanında esameleri bile okunmuyor maalesef… Karşıyaka hariç, diğerlerinde aslında yalnız ismi var… Varsa yoksa futbol. Ama artık olacak…

Bu rekabetin bir faydasını da göreceğiz galiba. Futbol artık spordan ziyade büyük bir ekonomik olay… Ve burada başarılı olabilmek için yöneticilerin her birinin CEO niteliklerinde olmaları şart gibi. Fırsat bulursanız lütfen Galatasaray Kulübü Başkan adaylarının seçim bildirgelerini okuyun… Hepsi, tenis dahil her spor kulübünün yöneticileri tarafından hazmedilmesi ve uygulanması gerekli birer eser sanki…

Umarız önerilen ve yöntem olarak sunulan bu yaklaşımlar ülkemizde spora ve spor yöneticilerine yeni bir ivme kazandırırken, Galatasaray’ı da tenis dahil tüm spor dallarında, değil eski şaşalı günlerine, çok daha iyi yerlere getirir.
9 Mayıs 2011

Necdet Kestelli

23 Mart 2011 Çarşamba

TENİSÇİ SABRI

Çocuklarınıza sabırla beklemeyi öğretiniz. Tenis kolay öğrenilmediği gibi merdivenlerin basamaklarını tırmanmak çok yıpratır ve zaman alır.
Bizim prensibimiz tenisi başta çocuklarımız olmak üzere herkese sevdirmek olmalıdır. Bu yolun sonunda ortaya çıkaracağımız ve gurur duyacağımız yıldız oyuncularımız hepimizin eseri olacak ve tenis geleceğimize ışık tutacaktır.
“Yarını hazırlayacak olan bugündür”…

TENİSÇİ SABRI

TENİSÇİ SABRI

2 Şubat 2011 Çarşamba

KULÜP OLMAK (2)

KULÜP OLMAK (2)



“Kulüpler üyeler ile yaşar, onlar ile büyür.”

Kulüpleri yalnız sundukları hizmetlerden yararlanılan yerler olarak düşünürsek, kulüplerimiz senelik kort kirasını peşin ödediğimiz (o da artık taksitle ya, neyse) hobi merkezimizden ileriye gitmez, gelişmez. Diğer bir deyişle de çay içtiğimiz, yemek yediğimiz, içki içtiğimiz, sohbet ettiğimiz ve tenis oynadığımız kulüplerin aslında birer gönüllü kuruluşlar olduğunu, arzu eden gönüllüler tarafından yönetildiklerini daima hatırlamak ve ona göre davranmak gerekir.

Evet, kulüpler üyeleri ile yaşar, onlar ile gelişir. Tabii eğer üyeler gerekli ilgiyi, katkıyı ve desteği verirlerse, kulüplerini her türlü dış ve zararlı etkilerden korurlarsa…

Bu destek ve katkıların ille de maddi olması gerekmez… Zaman ayırmak, komitelerde görev almak, kulübün gelişmesi için yeni fikirler geliştirmek bunlardan yalnızca birkaçı… Aslında kulüplerde yapılabilecek o kadar zevkli uğraşlar var ki!

Necdet Kestelli
1 Şubat 2011

28 Ocak 2011 Cuma

TENİS

DEĞMEZ Mİ?

Dün akşam, bir kere daha ayni mutlulukla, yeni bir “Üniversite Kış Oyunları”’ın açılışında, dostluk içinde ama kıyasıya yarışmaya gelmiş gençliğin muhteşem coşkusunu görerek, onlar gibi bende mutlu oldum.

Uzunca düşündüm ve tüm tenis severlerin ana hedeflerinin “Tenisin yayılması ve bu sporu seçen çocukların da en az bu gün bu camia içinde yaşayan tüm tenis severler kadar sağlıklı ve mutlu olmalarını sağlamak” olması gerektiğini kanaat getirdim.

“En azından bir genci daha tenise başlatmak, onun serpildiğini, çocukluğunu doyasıya yaşadığını, başarıya doğru koştuğunu, sonrasında da bunu bir yaşam tarzı olarak devam ettirdiğini görmek büyük bir mutluluk olsa gerek” dedim kendi kendime…

Evet, tenis dünyasına adım atan bu gençlerimiz dünyaya başka gözle bakıp, her şeyin farkında olmaya başlayacak;

Kendisini daha iyi tanıyacak, çalışmadan hiçbir şeyin mümkün olamayacağı bilincine varacak;

Hata yapmaktan korkmamayacak… Gücünü ve beynini kullanarak yarışmayı ve mücadele etmeyi öğrenecek;

İnsanın ve sporun önemini daha iyi anlayacak;

Önyargılarından kurtulacak, en önemlisi sosyalleşerek bu hayatın bir parçası olmaya başlayacak;

Barışa, işbirliğine, düzene, dürüstlüğe ve dostluğa olan inançları artacak…

Hayatı değişecek ve gelişecek…

İyi bir sporcu, iyi bir insan, belki de çok başarılı ve de umarım mutlu olacak…

Bu yola baş koymuş, destek olan ve çırpınan herkese her zaman teşekkür edilmeli… Her seviye de ve her kim olursa olsun…

ÇABAMIZ, DESTEĞİMİZ ve İLGİMİZ öncelikle gençlerimiz için olsun…

28 Ocak 2011
Necdet Kestelli

25 Ocak 2011 Salı

VETERAN OLGUSU

İzmir Tenisini tanıyalım…

Tenis’in İstanbul dan sonra en çok gelişmiş olduğu şehir, pek bilinmiyorsa da İzmir’dir. İzmir’de Tenis, asrın başında hemen İstanbul’un arkasından Levantenlerle başlamıştır. 1924 de ilk tenis federasyonu, Kulüplerden TED ise 1940’ta, ayni yıl Ankara Tenis Kulübü 1941’de ise İzmir Kültürpark Tenis Kulübü kurulmuştur. İzmir, tenis’in duayenleri Jim GİRAUD’ların, Vefa BOROVALI’ların, Hayri ŞEN’lerin, Turan TEZOL’ların, senelerin İzmir şampiyonu Beliğ BELER’lerin, Nazmi BARİ’den sonra uzun yıllar Türk tenis’in senelerce tek şampiyonu Ziya KIPKIZIÖRENLİ’lerin kenti. Bu duayenleri şimdi, pırıl pırıl gençlerimizle, yaşlanmayan Veteranlarımız takip ediyor.

İzmir’liler batının penceresi olmalarına rağmen, biraz içlerine kapanık, fazlaca da mütevazi dirler.

Halbuki 2000 yılında Türkiye Şampiyonu Kulüp: Kültürpark, İzmir’den;

Gençlerde bir çok finalist ve yeni ümitler; büyüklerde Mustafa AZKARA, hep İzmir’den;

Veteranlar da ise birçok kategoride yine İzmir’den çıkmış…

Bu gün, daima örnek aldığımız, ve örnek gösterdiğimiz Veteranlardan söz edeceğiz.

Evet, İzmir’li Veteranlar 1990’larda yapılan BAROMETRE turnuvaları ile Türk veteran tenisini tanımaya, yaş kategorilerini öğrenmeye ve Türkiye çapında kendilerini göstermeye başladılar.

Her kulüpte veteran faaliyetleri, her kulübün kendi anlayışına göre yapılmaktaydı.
1987’de İstanbul’da kurulan VTB’den sonra, VTB’nin küçük kuzeni gibi ve onunla yakın işbirliği içinde çalışacak ETV – Egeli Tenis Veteranları derneğinin İzmir’de çok geniş bir katılımla 1993’te kurulması gereği duyuldu. ETV senelerce Veteranlık olgusunu İzmir’e hatta EGE Bölgesine yayma gayreti içinde çırpındı durdu. ETV bugün Türkiye’de kendine ait kortları ve kulübü olan ilk Veteran Derneğidir.
Veteranlığın önemi, çocukluk ve performans tenisinden sonra çok uzun süre yapılabilecek bir spor olmasından kaynaklanmaktadır. Ve Veteran, maalesef çoğu maymun iştahlı olan gençlere en kolay ve iyi örnek olacak kişidir. Çünkü fırsat buldukça kortlarda onları görürsünüz ve yaşlarının performansıyla müsabaka zevkini almaya devam ettikleri gibi, bu zevki etraflarına tattırırlar.

İzmir, tabiat itibariyla Tenis’e çok elverişli bir kentimizdir: Mevcut Kültürpark, Karşıyaka, Ege Üniversitesi, İZTİK, Göztepe, Buca ve Muhafız gücü yanında Küçük kulüp, Sport International, Atlı Spor, Balçova termal tesisleri (Şimdiki Crea Club), Bostanlı, Çeşme Tenis, Ege Tenis Eğitim Vakfı, ETV- Egeli Tenis Veteran derneği spor kulübü ve UTEM’in 82 civarında kortu ve belediyelerin yaptırdığı ve yönettiği sayısını bilemediğim tenis kortlarıyla çokta fakir sayılmaz. Ancak kapalı kort bakımından çok zayıf: yalnız 8 kort var. 50- 60’lı yıllarda toprak kortlar eylül – mart ayları arasında kapatılırken, bugün talebin artması, bakımın gelişmesi ve modern kortlar ve ışıklandırma sayesinde neredeyse 320 gün, gece gündüz tenis oynanmaktadır.

Tenis sosyal bir yaşam tarzıdır; tenis bir ayrıcalıktır, bu ayrıcalık insan’a kortta, soyunma odasında, cemiyettte mutluluk verir, haz verir; tenis sürekliliktir; tenis canlılıktır, çünkü tenisçi hiç bir yerde YALNIZ kalmaz; tenis yalnız kortlarda oynanmaz, seyredilir, konuşulur, yaşanır, düşünülür ve okunur. Bol tenisli ve mutlu günler dilerim.

İzmir Aralık 2010

Necdet KESTELLİ

13 Ocak 2011 Perşembe

DENETİM

HAKİKİ DENETİM


İster derneklerde, isterse de şirketlerde olsun Denetim Kurulları yapılan tüm çalışmaları, tutulan hesapları kontrol etmeleri, yanlışlık ve eksiklikleri zamanında yönetime bildirmeleri, her şeyin kanunlar çerçevesinde ve onaylanmış bütçe doğrultusunda gerçekleşmesini sağlamak için görevlendirilirler.

İzmir’de ETV Başkan adayı Bülent Bilgiç ve ekibi, bu göreve çok önem verdikleri için Genel Kurulda yapılacak seçimlerde, aday listelerinin içine denetçileri yazmama kararı almışlar.

Bülent Bilgiç’in açık ve net ifadesi şöyle: “Denetçileri bizim seçmememiz gerekir. Bizi denetleyecek kişiler dernek üyelerinin adayları ve onların arasında seçtikleri isimler olmalı… Belki de bizim muhaliflerimizden denetçiler seçilmeli… İşte o zaman hakiki denetim gerçekleşir… Bu yaklaşım en azından derneğimizin şeffaflığını göstereceği için, gizli dedikoduları da ortadan kaldıracak ve güven ortamını sağlayacaktır…”

Bravo Sayın Bilgiç, umarız tatsız sürprizleri ortadan kaldıracak bu yaklaşım, tüm kulüplere sıçrar ve yaygınlaşır.
5 Ocak 2011 

Necdet Kestelli

KULÜPLER

KULÜP OLABİLMEK

Her kulüpte biraz da gizem olmalı! Ki merak uyandırsın…
İçinde olma arzusu yaratsın…
Ağırlığı olmalı ki ilgi çeksin…
İhtişamlı olmalı ki hem ulaşılması, hem de terk edilmesi zor olsun…

Evet, kulüpler özel olmalı, kem gözlerden uzakta ve ulaşması güç…

Huzurlu bir mekan… Dostlarla buluşulan, beraberliklerin pekiştirildiği, ayni kafadan insanlarla birlikte… Her şeyin konuşulabildiği, sıcak, samimi, candan…
Belki de elit… Neden olmasın?

Bu özellikleri yaratabilme görevi, kulüplerin hakiki sahipleri olan üyelerdedir. Yönetim Kurulları, Genel Kurullarda üyeler tarafından çizilen hedefler doğrultusunda hizmet için çalışırlar, üyelerde kurulan düzenleri korur, destek olur ve dostlukların pekiştirilmesine çalışırlar.

Yeter ki üyeler “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” demesin, aidiyet hislerini artarak geliştirsin, birlikten nasıl bir güç doğabileceğini, birbirlerine kenetlenerek, kulüplerini koruyarak, yücelterek gösterebilsinler… Fesat, kin, kıskançlık, hırs, yarış ve dedikodudan arınmış olarak… Kulüplerinin sürekliliği ve gücü için…
Ocak 2011
Necdet Kestelli